Migren, dünya çapında milyonlarca kişinin yaşamını olumsuz etkileyen, baş ağrısının ötesinde geniş bir yelpazeye yayılan bir rahatsızlıktır. Migren tedavisinde son yıllarda nöralterapi gibi alternatif yaklaşımlar, tedaviye bütüncül bir yaklaşım getirerek başarı şansını artırmaktadır. Memorial Ataşehir Hastanesi Anestezi ve Ağrı Bölümü uzmanları, migren tedavisinde uygulanan nöralterapi yönteminin etkinliğine dair bilgiler sunmaktadır.
İçindekiler
Migren, genellikle başın bir yarısında yoğunlaşan ve zonklayıcı şekilde hissedilen bir ağrıdır. Migren atakları, bazı hastalar için ayda 4-5 kez tekrar edebilmektedir. Bu ataklar bazen birkaç saat, bazen de 72 saate kadar uzanabilen şiddetli ağrılara yol açabilir. Bu süreçte hastalar ışığa ve sese karşı hassasiyet, bulantı ve kusma gibi semptomlar da yaşayabilir.
Migrenin tam nedeni hala tam olarak bilinmemekle birlikte, beyindeki kan damarlarının genişlemesi ve beyin sinirlerinin kimyasal maddelerdeki değişikliklerden etkilendiği düşünülmektedir. Migren, her yaştan kişiyi etkileyebilir, ancak en sık genç ve orta yaş grubunda görülür.
Migrenin habercisi olan "Aura," baş ağrısından önce bazı nörolojik belirtilerle kendini gösterir. Aura, görme bozuklukları, kusma, ellerde karıncalanma gibi belirtilerle başlar ve genellikle baş ağrısından önceki 30 dakika içinde ortaya çıkar. Aura, migrenin tipine göre farklılık gösterebilir; örneğin basit migren, aura olmadan başlar ve çoğunlukla kadınlarda görülür.
Klasik migren olarak adlandırılan tipte ise aura, baş ağrısından önce ortaya çıkar ve genellikle tek taraflı şiddetli baş ağrıları ile devam eder. Aura, %10 oranında migren hastasında görülür.
Migrenin fiziksel etkilerinin yanı sıra, psikolojik açıdan da olumsuz etkileri bulunmaktadır. Özellikle migren ağrısı şiddetlendikçe, kişilerin psikolojik durumu da bozulabilir. Migren hastaları, ağrı nedeniyle konsantrasyon güçlüğü, baş dönmesi, uyku bozuklukları, depresyon gibi psikolojik rahatsızlıklar yaşayabilir.
Ağrının süresi ve sıklığı arttıkça, hastanın ruh hali de olumsuz yönde etkilenir. Boyun ve omuzda sertleşme, ellerde karıncalanma gibi fiziksel belirtiler de psikolojik etkileri güçlendirebilir. Araştırmalar, migren hastalarının büyük bir kısmının zamanla psikolojik bozukluklar geliştirdiğini ortaya koymuştur.
Migrenin kadınlarda erkeklere oranla 3 kat daha fazla görüldüğü bilinmektedir. Özellikle hormonal değişimlerin etkisiyle kadınlar, adet dönemi öncesi migren atakları yaşayabilir. Hormonal değişiklikler, migrenin şiddetini artırabilir.
Kadınlarda migrenin en belirgin semptomları arasında ışığa ve sese karşı duyarlılık, bulantı, kusma ve tek taraflı baş ağrısı yer alır. Hormonal dalgalanmalar, migreni tetikleyen faktörlerden biridir.
Migrenin genetik bir bileşeni de bulunmaktadır. Migren hastalığının ebeveynlerinden birinde görülme oranı %40 iken, her iki ebeveynde migren hastalığı varsa, bu oran %75’e kadar çıkabilir. Genetik faktörler, migrenin başlangıcı ve sıklığını etkileyebilir, bu nedenle migren hastalığının tedavisinde kişisel özelliklerin dikkate alınması son derece önemlidir.
Migren tedavisinde son yıllarda popülerleşen nöralterapi, kısa etkili lokal anesteziklerle yapılan bir iğne tedavisidir. 1926 yılında keşfedilen bu tedavi yöntemi, beyin ve sinir sisteminin yeniden düzenlenmesi temelinde çalışır. Nöralterapi, beynin ağrı algılamasına yönelik etki eder ve migrenin neden olduğu ağrıları hafifletir.
Nöralterapi, migren tedavisinde kişiye özel olarak uygulanır ve tedavi başarı oranını artırabilir. Tedavi, tetik nokta enjeksiyonları, manuel terapi, ganglion blokajları ve ilaç tedavilerinin bir kombinasyonu olarak uygulanabilir. Ayrıca, bu tedavi yöntemi hamileler de dahil olmak üzere her yaş grubuna güvenle uygulanabilmektedir.
Migren tedavisinde kişiye özel bir yaklaşım gereklidir. Tedavi planı, migrenin türüne, şiddetine ve hastanın genel sağlık durumuna göre belirlenmelidir. Tedavi sürecinde hastanın yaşam tarzı, beslenme düzeni, stres seviyesi, uyku düzeni gibi faktörler de dikkate alınır. Örneğin, boyun ve sırt ağrıları da migreni tetikleyebileceğinden, hastanın kas yapıları ve postür bozuklukları da incelenir.
Migren tedavisinde multidisipliner bir yaklaşım benimsenmelidir. Nöroloji, psikiyatri, fizik tedavi ve anestezi bölümleri arasında işbirliği yapılması, tedavi başarısını artıracaktır. Migren hastalarının %53’ü psikojenik faktörlere bağlı olarak ağrı şikayetleri yaşayabilmektedir. Bu nedenle, tedaviye sadece fiziksel değil, psikolojik açıdan da yaklaşmak gerekmektedir.
Sonuç:
Migren, yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilecek bir hastalıktır, ancak doğru tedavi yaklaşımlarıyla kontrol altına alınabilir. Nöralterapi gibi yenilikçi tedavi yöntemleri, migren hastalarının yaşamını kolaylaştırmakta ve tedavi başarı oranını artırmaktadır. Migren tedavisinde kişiye özel yaklaşımlar, tedavi sürecini daha etkili hale getirirken, multidisipliner bir yaklaşım ile tedavi sürecinin başarı şansı büyük ölçüde artırılmaktadır.
Osman Yılmaz Mahallesi 641. Sokak. No:1 Gebze/Kocaeli
info@dresrakaplan.com
+90 551 676 19 49
© 2025 dresrakaplan. Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım Ve Kodlama Bl4ckcreative